Haber

Tunç Soyer: Hükümete Çağrımız, Taahhüt Şirketinin Komple Yeniden Yapılanması

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Hükümete çağrımız müteahhitliği tamamen yeniden yapılandırmasıdır. Uzmanlığı ve eğitimi olmayan kişilere müteahhitlik unvanı verilmesinin derhal önüne geçmeliyiz. Şehirlerimizi milletin çıkarları için inşa ediyoruz.” Bir grup müteahhit değil, insanımızın devletin asli görevi olması gerekir.” Soyer, “Hangi semtte olursa olsun, binasının deprem raporu almak için başvuran her vatandaşımıza ücretsiz destek sağlayacağız. Her İzmirli Belediyemize başvurarak depremle ilgili hızlı tarama hizmetinden faydalanabilecek. “

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, bugün İzmir Afet Planı Toplantısı’nın kapanış bölümünde konuştu. Soyer’in konuşması şöyle:

“6 Şubat gecesi yaşadığımız büyük felaket 10 bin canımızı aldı. Öyle büyük bir yıkıma uğradık ki, insanlık medeniyetinde öyle büyük bir kırılma noktasından geçtik ki yolumuza eskisi gibi devam edemeyiz. Tıpkı pandemi sonrası gibi birçok alışkanlığımızın değişeceğini göreceğiz, zaten biliyoruz, görüyoruz.

“BU YOLU HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ YİNE BİRLİKTE AÇACAĞIZ, BİRLİKTE dimdik çıkacağız”

Bugün gönüllerimizi topladık ve olası bir deprem karşısında İzmir’in hazırlıklarının hangi aşamada olduğunu sizlerle paylaşmak için bir yere geldik. İzmir faylar üzerine kurulmuş bir şehir. Üzerinde yaşadığımız kusurları değiştiremeyeceğimize göre, onlarla uyum içinde yaşamayı öğrenmeliyiz. İnatlaşmadan, doğayla uyum içinde büyüyen bir İzmir’i inşa etmekle yükümlüyüz. Binlerce yıllık insan uygarlığının deneyimleri, bilimi ve teknolojisi buna izin veriyor. Vizyon ufkumuz tüm bunları kapsayacak kadar geniş. Ama geçmişteki yaraları ve yapılan hataları sihirli bir değnek ile bir gecede çözeceğiz dersem, size saçmalamış olurum. İzmir’i sağlıklı ve huzurlu bir şehir yapmak için önümüzde uzun bir yol var. Her zaman olduğu gibi yine bu yolu birlikte açacağız ve birlikte adım atacağız.

” TOPLANTIMIZIN AMACI İZMİRLİLERE TARİF VERMEK DEĞİL, O TARİFİ BİRLİKTE YAZARAK EN SAĞLIKLI ÇÖZÜMLER YARATMAKTIR”

Bugün bu toplantıya katılan herkesin bu gezideki düşüncelerini duymak isteriz. Ama bunun için yeterli zamanımız olmadığını biliyorum. Aklımızı, fikirlerimizi, enerjimizi ve gücümüzü birleştirirsek dirençli bir İzmir yaratabileceğimizi samimiyetle söylemek istiyorum. O yüzden bu toplantının amacı İzmirlilere bir tarif sunmak değil. En sağlıklı çözümleri ortaya çıkarmak için o reçeteyi birlikte yazmak.

“BELLEĞİMİZİ TEKRAR EDEREK YENİ CÜMLELER KURAMIYORUZ”

Bu toplantı İzmir halkına ve İzmir’e gönül vermiş herkese açık bir davettir. Bugünkü birlikteliğimiz, uyanışa ve değişime bir davettir. Çünkü sevgili katılımcılar, anılarımızı tekrar ederek yeni cümleler kuramayız. Alışkanlıklarımızdan taviz vermeden dünyaya sadece kırıntılar vererek hayatı güzelleştiremeyiz. Çocuklarımıza ve torunlarımıza daha adil bir gelecek inşa edemeyiz.

“Asla kendimize bir kurtarıcı aramayalım”

Kabul etsek de etmesek de… Değişmek zorundayız. Değişimin gücüne, hoşluğuna ve merhametine inanmalıyız. Bu gök kubbenin altında göreceklerimizi görmüş olduk. Sevinçle hüzünle geldik, gidiyoruz. Ama çocuklarımızın, torunlarımızın bu güzel şehirde huzur, sağlık ve inanç içinde yaşamalarını istiyorsak… Bunu başarmak zorundayız. Düşünme şeklimizi, sevinçlerimizi, değerlerimizi, kurumlarımızı, sistemlerimizi ve nihayetinde çalışma şeklimizi değiştirmeliyiz. Bunun başka yolu yok. Kendimize asla bir kurtarıcı aramayalım. Hep birlikte daha iyi olacağız. Tıpkı dün akşam Halk TV’deki yayında başardığımız gibi. Ülkemizin ve dünyanın dört bir yanından katkılarla hayata geçirdiğimiz BirKiraBirYuva imecemiz ile bir gecede 30 binden fazla beyin sarsıntısı mağduru ev sahibi olduk. Halktan halka uzanan bir dayanışma köprüsü kurduk. Biliyorum ki bu köprü bundan sonra asla yıkılmayacak ve hayatı güzelleştirmek için bize yeni yollar açacak.

“ZOR VE ZOR BİR EGZERSİZ GEÇİRDİK”

8500 yıldır bu topraklarda, İzmir’de yaşıyoruz. Bildiğimiz kadarıyla İzmir’de şu ana kadar 6,5’in üzerinde 14 deprem yaşandı. Her birinden dersler çıkardık. Bazılarını hatırladık ve değiştirdik, bazılarını da ne yazık ki unuttuk. Bu yıkıcı depremlerden biri benim başkanlığım sırasında gerçekleşti. 30 Ekim 2020 tarihinde meydana gelen 6,9 büyüklüğündeki deprem hem İzmir’i hem de tüm Türkiye’yi derinden etkiledi. Ülke olarak kenetlendiğimiz bu felakette 117 canımızı kaybettik. Depremin ardından İzmir ve Türkiye tek yürek oldu. Çok kısa sürede büyük işler, hatta mucizeler başardık. Olası bir deprem öncesi, sırası ve sonrasında neler yapılması gerektiği konusunda büyük deneyim kazandık. Güçlü ve acı verici bir egzersiz yaşamak zorunda kaldık. Tüm bu olaylar doğrultusunda İzmir için sarsıntıya hazırlıkta üç ayaklı, kapsamlı bir yol haritası belirledik.

KAPSAMLI DEPREM ARAŞTIRMA VE RİSK AZALTMA PROJELERİNE BAŞLADIK

Bu oturum öncesi değerli grup arkadaşlarım yol haritamızın detaylarını sundular. İzin verirseniz, üç bölümden oluşan bu çalışma programının özünü sizinle paylaşmak istiyorum. İlk konumuz beyin sarsıntısına hazırlanmak için ne yaptığımız. Göreve gelir gelmez, hatta 30 Ekim depreminden önce Toplum Sağlığı Daire Başkanlığı, İklim Değişikliği ve Çevre Koruma Kontrol Daire Başkanlığı ve ardından Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel Uyum Daire Başkanlığı’nı kurmuştuk. Bu yeni ve kapsamlı kurumsallaşmanın nedeni, İzmir’i iyi günde kötü günde evimiz olarak görmemiz ve sahip çıkmamızdır. Sadece iyi günlerin değil, kötü günlerin de belediyesi olmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Tabii bunu tek başımıza yapamayız. Bu nedenle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin çalışmalarını diğer kamu kurumlarını, meslek odalarını, sivil toplum kuruluşlarını ve tabii ki İzmir’deki her vatandaşı kapsayacak şekilde hayata geçirmeye çalışıyoruz. Ortak akıl ve vicdandan asla vazgeçmeyiz. Pandeminin ülkemizde görüldüğü ilk anda Türkiye’de örneği olmayan kriz belediyeciliğini hayata geçirdik. Sorunların kent vizyonu ortaklığıyla çözülmesi anlamına gelen bu yöntemi, yaşadığımız deprem ve diğer doğal afetlerde harfiyen uygulamaya çalışıyoruz. Bu yeniden yapılanma adımlarının ardından Türkiye’nin en kapsamlı deprem araştırma ve risk azaltma projelerini başlattık. Ne yazık ki İzmir’in fayları ve yapı stokları hakkında bilimsel bilgiler bugüne kadar kapsamlı bir şekilde ortaya konmamıştır. Bu eksikliği gidermek için gerekli tüm projelere üç yıl önce başladık ve bitirme noktasına geldik.

“İZMİR YÜKSEK TEKNOLOJİ ENSTİTÜSÜ, ODTÜ VE ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ İLE İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ İMZALADIK”

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, ODTÜ ve Çanakkale 18 Mart Üniversitesi ile şehrimizin depremsellik etüdünü ve zemin davranış modelini oluşturmak için iş birliği protokolü imzaladık. Çünkü İzmir’de yeraltında neler olup bittiğini tam olarak bilmiyoruz. Türkiye’deki fay sınırlarının deprem haritası eski çalışmalara dayanmaktadır. İki yıldır yürüttüğümüz mikrobölgeleme çalışmaları tam olarak sonuçlanmamış olsa da hocalarımız örneğin Kemalpaşa’daki fay hatları hakkında yeni bilgilere ulaştılar. Araştırmanın sonunda belki bunun gibi başka yeni faylarla da karşılaşacağız. Belki de varlığından korktuğumuz bazı kusurların daha uzun süre uykuda kalacağını öğreneceğiz. Bu proje ile İzmir’in görünmeyen kısmının yani yerin röntgenini çekiyoruz ve bilgilerimizi güncelliyoruz.

“İZMİR DEPREMİ HAKKINDA YENİ BİLGİLERE ULAŞTIK”

Kenti etkileme riski taşıyan deniz ve karadaki fay sınırlarını incelemek ve tsunami tehlikesini modellemek için başlattığımız bu çalışmalar sayesinde İzmir’in depremselliği hakkında yeni bilgilere ulaştık. ulaşmaya devam ediyoruz. İzmir’de 100 kilometre yarıçap içinde belirlenen alandaki tüm hareketli fayların haritalandırıldığı çalışmamız sonucunda İzmir’in deprem, tsunami gibi olası afetlere karşı güvenli bir şekilde yeniden planlanmasını sağlayacağız.

“ODTÜ DENİZ PALEOSİZMOLOJİSİ ARAŞTIRMA EKİBİ KÖRFEZDE SONDAJ ÇALIŞMALARINA DEVAM EDİYOR”

Karadaki araştırmaların dışında İzmir kıyılarında da çalışmalarımıza devam ediyoruz. Denizde 37 noktadan sondaj yapılarak dipten numune alınır. ODTÜ Deniz Paleosismolojisi Araştırma Grubu, Körfez’de sondaj faaliyetlerine devam ediyor. Böylece sadece eski depremlerin izleri değil; deniz tabanındaki gevşek malzemede gelişen tsunamilerin ve eski heyelanların izlerini de takip ediyoruz. Projemiz tamamlandığında geçmişte fayların ürettiği depremler hakkında doğru bilgiler elde edebileceğiz ve geleceğe dair sağlıklı öngörülerde bulunabileceğiz. 10 üniversiteden 43 bilim insanı ve 18 uzman mühendisin yer aldığı Türkiye’de bir ilk olan bu depremsellik araştırması 2024 yılında tamamlanacak.

“1747 SONDAJ KUYUSU AÇTIK VE 40140 METRE GEOTEKNİK, 6500 METRE DERİNLİK VE 3260 METRE ÇEVRE DÜZENLEME VE HİDROJEOLOJİ AMAÇLI, TOPLAM 49.900 METRE SONDAJ YAPTIK”

Fayları inceleyen depremsellik araştırmalarımız devam ederken, Bornova’dan toprak yapısı ve toprak davranış özelliklerinin modellenmesine de başladık. 1747 kuyu açtık ve 40140 metre jeoteknik, 6500 metre derinlik ve 3260 metre heyelan ve hidrojeolojik amaçlı olmak üzere toplam 49.900 metre sondaj yaptık. Deprem dalgalarının hareketini anlamak amacı ile 1565 noktada ölçüm yapıyoruz. Çalışmamız tamamlandığında ilçemizde her türlü afet riskini göz önünde bulundurarak yerleşime uygunluğunu değerlendirme fırsatı bulacağız. Projemiz doğrultusunda Bayraklı, Bornova ve Konak uçlarında 12 bin hektar alanda mikrobölgeleme çalışmaları yapıyoruz.

“İZMİR’DEKİ YAPI STOKUNUN YÜZDE 80’İ ESKİ VE ESKİ”

İzmir’in aktif fay hatları haritasında anlattığım çalışmalara paralel olarak devam eden bir diğer önemli proje de İzmir’in yapı envanteri çalışmaları. İzmir’de attığımız ilk adımlardan biri İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ile İzmir’in yapı stokunu çıkarmak için protokol imzalamak oldu. İzmir’deki bina stokunun %80’i eski ve eskidir. Bu eski binaların olası bir depremde ne kadar sağlam olduğunu anlamak ve gerekli önlemleri almak için bina envanterleri çıkarmak zorunda kaldık. IMO iş birliği ile başlattığımız çalışmalara 30 Ekim İzmir depreminde en çok zararı gören Bayraklı ilçemizde başladık. Çalışma kapsamında alanda yapılan sokak taraması ile proje bilgileri incelenmiş ve analizlerden elde edilen beton dayanım bilgileri ile bütünleştirilmiştir. Yani her binanın sarsıntı raporu çıktı. Bayraklı’daki çalışmalarımızı tamamladık ve 31.146 binanın kimlik belgelerini hazırladık. Yapıları deprem güvenliğinden daha öncelikli hale getirdik. Böylece kentsel düzleştirme modellerimizi yüksek öncelikli bölgelerimizi belirleyerek üretiyoruz.

“BELEDİYEMİZE BAŞVURARAK HER İZMİR DEPREM HIZLI TARAMA HİZMETİNDEN FAYDALANABİLİR”

Bornova ilçemizde devam eden çalışmalarımız kapsamında 62 bin binanın soruşturması devam ediyor. Hedefimiz Eylül 2023’e kadar Bornova’yı tamamlayıp toplam 93 bin yapıyı taramak. 2023 Eylül ayı ortasında ve 2024 Eylül ayı ortasında Konak, Karşıyaka, Çiğli gibi ilçelerde çalışma yapacağız ve 315 bin binanın incelemesini tamamlayacağız. şehir merkezinde. Önceki yıllarda yapılan Balçova ve Seferihisar araştırmalarını yenileyip güncelleyeceğiz. Öte yandan bina tarama çalışmalarımızla ilgili yeni bir kararı da sizlere açıklamak istiyorum. Bugüne kadar İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak ilçeler ölçeğinde bina envanteri yapıyoruz. Bundan sonra İzmir’in hangi ilçesinde olursa olsun başvuran her vatandaşımıza binasının sarsıntı raporunu alabilmesi için ücretsiz alt yapı vereceğiz. Her İzmirli Belediyemize başvurarak sarsıntı ile ilgili hızlı tarama hizmetinden faydalanabilir.

“YARIM ASIRDAN FAZLA SÜREDE YAPILAN BU PLANSIZLIĞI DÜZENLEMEK KOLAY DEĞİL”

Bu çalışmaların dışında depreme hazırlık konusunda bir adım daha attık. Gerek deprem ve zemin etüdlerinde gerekse yapı etütlerinde gerekli olan test ve analizleri uluslararası standartlarda yapmak üzere Ege Kent şirketimiz bünyesinde Türkiye’nin en kapsamlı yapı ve zemin laboratuvarını Çiğli ilçemizde kurduk. Kentsel dönüşüm, depreme hazırlık çalışmalarımızın bir diğer önemli konusu. Türkiye’de örnek bir kentsel dönüşüm modelini hayata geçiren İzmir Büyükşehir Belediyesi, şehrimizdeki riskli yapı alanlarını etap etap güvenli hale getirmeye devam ediyor. İzmir’in eski yapı stoğu şehrimizin en temel sorunlarından biridir. Bunu çok iyi biliyoruz. Yarım asrı aşan bir sürede yaşanan bu plansızlığı örgütlemek kolay değil.

“İHALE DEĞERİ YAKLAŞIK 2 MİLYAR 750 MİLYON TL OLAN KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALIŞMALARI YAPTIK”

Bildiğiniz gibi kentsel dönüşüm mevzuatında birçok eksiklik var. Tüm bu eksikliklere ve yetersizliklere rağmen üç yıldır mazeret değil eylem üretiyoruz. İzmir’in birçok yerinde dönüşüm kampanyası başlattık ve sadece iki yılda 494 milyon lirası Ege Mahallesi, 1 milyar 200 milyon lirası Örnekköy, 400 milyon lirası Gaziemir ve 680 milyon lirası olmak üzere yaklaşık 2 milyar 750 milyon lira ihale edildi. Uzundere’de. Maliyeti yüksek kentsel dönüşüm çalışmaları gerçekleştirdik. Kentsel dönüşümde uzun yıllardır yavaşlayan süreci hızlandırmak ve yaşanan darboğazları aşmak için belediye şirketimiz İZBETON’u ihale süreçlerine dahil ettik. İzmir’in hak ettiği güvenli ve sağlıklı konutlara kavuşması için altı bölgede 248 hektarlık alanda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Gaziemir, Ege Mahallesi, Uzundere, Ballıkuyu, Çiğli Güzeltepe ve Örnekköy’de dönüşüm aynı anda başladı ve devam ediyor. Bugüne kadar 960 bağımsız birimin hak sahiplerine anahtar teslimi teslimini tamamladık. 4454 adet bağımsız ünitenin üretimi devam etmektedir. 1307 bağımsız birim daha yapılması için meclis kararı aldık.

“21 ADET KOOPERATİF PROJEMİZE DAHİL OLDUĞUNDA 3000 ADET BAĞIMSIZ BİRİM VE YAKLAŞIK 150 BİN METREKARELİK İNŞAAT ALANI KAPSANACAĞIZ”

Halk Konut Projemiz ile kentsel dönüşüm çalışmalarımıza kooperatif modelini de ekledik. İzmir Büyükşehir Belediyesi şirketlerimiz İzBeton ve Ege Kent ile Bayraklı Belediyesi şirketimiz Baybel, Halk Konut Projesi’nin paydaşları oldu. Evleri yıkılan ve oturulamaz hale gelen depremzede vatandaşlarımız için hayata geçirdiğimiz bu model sayesinde kooperatif çatısı altında örgütlenen herkese kendi evlerini yapma güvencesi sunuyoruz. Dilber Apartmanı ile başlayan Halk Konut çığ gibi büyüdü. 21 kooperatif projemize dahil edildiğinde 3000 bağımsız birim ve yaklaşık 150 bin metrekare inşaat alanı kaplamış olacağız.

İzmir’de kentsel dönüşümü ‘mekansal adalet’ ilkesiyle tanımladık. Kentsel dönüşüm için ortaya koyduğumuz model, Halk Konut adını verdiğimiz kooperatif örgütlenmesiyle eşsiz bir ortak çalışmaya dönüştü. Bu nedenle herhangi bir sorunun önümüze çıkmasına izin vermedik ve bu yönde çalışmaya devam edeceğiz.

“OLASI DEPREM DURUMLARINDA ARAMA KURTARMA ÇALIŞMALARINA DESTEK OLMAK AMACIYLA GELİŞTİRDİĞİMİZ ‘ACİL İZMİR’ İSİMLİ MOBİL UYGULAMA”

Eylem planımızın ikinci konusu ise depremden sonraki 24 saat ve bir hafta içinde uygulanacak acil müdahale planıdır. Bu bağlamda Türkiye’de bir ilk olan örnek projemizden bahsetmek istiyorum. Olası depremlerde arama kurtarma çalışmalarına destek olmak için geliştirdiğimiz ‘Acil İzmir’ adlı mobil uygulama. Kısa bir süre önce Hemşehri İletişim Merkezimize (HİM) bağlanan bu sistem sayesinde her bir depremzedenin konumunu anlık olarak tespit edebiliyor ve durumunu takip edebiliyoruz. Taşınabilir uygulamamız ile enkaz altında kalan vatandaşlarımız itfaiye gruplarımız tarafından kurtarılıncaya kadar neler yapılması gerektiği konusunda bilgilendirilmektedir.

“ŞEHİRİMİZDE VATANDAŞLARIMIZIN AFET SONRASI GÜVENLİ YAŞAMALARI İÇİN DİZAYN EDİLMİŞ 29 ADET KONUT ALANI MEVCUTTUR”

İlimizde, vatandaşlarımızın afet sonrası inançlı bir şekilde yaşamaları için belirlenen 29 sığınma evi bulunmaktadır. Belediyemiz bu alanlara elektrik, şarj üniteleri, kullanma suyu ve atık su tüketimi gibi altyapı birimlerini kuruyor ve bu zorunlu çalışmalar bir ay içinde 29 alanın tamamında tamamlanacak. Birçok yeşil alan olan afet sonrası toplanma noktalarında da örnek bir çalışma yürütüyoruz. İzmir’de bu kapsama giren 2457 alan bulunmaktadır. Tüm toplanma ve barınma alanlarında ihtiyaç duyulan elektrik ve suyun temini için ilgili kurumlarla (Gediz, İZSU) birlikte çalışmaktayız. Olası elektrik kesintileri için güneş enerjili aydınlatma ve şarj üniteleri sağlıyoruz. Aydınlatma ve şarj istasyonları için elektrik dağıtım noktaları oluşturuyoruz. Bu alanlardan su temini için su alınabilmesi için İZSU ile vana noktaları kuruyoruz. Bütün bu çalışmalar bir yıl içinde tamamlanacak.

Mahalle Afet Gönüllüleri programımız da afet anında ve sonrasında yapılması gerekenler konusunda attığımız değerli bir adımdır. İtfaiye Müdürlüğümüz afet anında vatandaşlarımızın çalışmalara katkı sağlayabilmesi için mahalle ölçeğinde sivil destek ağı kuruyor. Mahalle Afet Gönüllüsü başvuruları mahalle muhtarlıkları veya belediyemizin internet sitesi üzerinden yapılmaktadır. Bu kapsamda her ilçede muhtarlarımızla onarlı kümeler halinde bir araya geliyoruz. Muhtarlarımız bu toplantılara ilk etapta dokuz istekliyle katılıyor. Afet sırasında ve sonrasında hayatta kalma, kurtarma ve afet sonrası ilk yardım gibi birçok konuda kapsamlı eğitimler alıyor. Eğitimler on kişilik yeni kümelerle büyüyerek devam edecek. Böylece İzmir’in yüzlerce kişiden oluşan mahalle gönüllü ağını sokak sokak, mahalle mahalle kuruyoruz.

“TEK ÇIKIŞIMIZ VAR, ŞEHİRLERİMİZİ DOĞANIN BİR PARÇASI OLARAK İNŞA ETMEK”

Bugünkü sunumumun son konusu, geleceğin İzmir’inin inşası. 2007 yılında insanlık tarihinde ilk kez dünyanın kırsal ve kentsel nüfusu eşitlendi. 2021 yılının prestijiyle birlikte dünya nüfusunun yüzde 56’sı kentsel alanlarda yaşamaya başladı. 2050 yılına kadar bu oranın yüzde 68’e çıkması bekleniyor. İnsanlık uygarlığı olarak bu gidişatı bu noktada tersine çeviremeyeceğimiz açıktır. Kentli nüfusumuzun kırsala dönmesi için en ufak bir ihtimal yok. Tek bir çıkış yolumuz var, o da şehirlerimizi doğanın bir modülü olarak inşa etmek.

“GELECEĞİN İZMİR’İNİ NEFES EVİ OLARAK GÜVENLE, BU KIRMIZI ÇİZGİLERE DOKUNMADAN, ONLARIN DIŞINDA YAŞAM ALANLARI OLUŞTURUYORUZ”

Nüfusu 4 milyondan fazla olan bir şehrin belediye başkanı olarak bunun kolay bir hedef olmadığını biliyorum. Yine de bu gezegendeki varlığımız konusunda samimiysek, sıkıntıyı seçerek kendi alışkanlıklarımıza meydan okumalıyız. Şehirlerimizin kaderi bir gecede yok edilemez ve edilmemelidir. Şehirleri, dünyanın yaşam ağının bir parçası olarak hareket eden yerler olarak geliştirmeliyiz. Bu nedenle gururla söyleyebilirim ki Türkiye’de ilk kez Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini tam anlamıyla kapsayan bir stratejik plan geliştirdik. Bu strateji ile yaşadığımız tüm krizlere rağmen şehrimizde refahı artırmak ve adil bir şekilde paylaşmak için bir yol haritası ortaya koyduk. Kentimizi doğayla uyumlu hale getirmek için döngüsel kültür ilkeleri doğrultusunda birçok programı hayata geçiriyoruz. Citta Slow Metropol, Sünger Şehir ve Yeşil Altyapı programlarımız bunların en temelidir. Kentimizin az önce bahsettiğim jeolojik durumuna ilişkin çalışmalar, yüzeyde yürüttüğümüz bu programlarla birleştiğinde ortaya İzmir’in yerleşim alanlarının yeni bir dağılımı çıkacaktır. Bu yeni dağılımın açıklamasında dört ana kırmızı çizgimiz var: fay hatları, yumuşak zeminli tarım alanları, dere yatakları ve doğal alanlar. Geleceğin İzmir’ini, bu kırmızı çizgilere dokunmadan, onların dışında yaşam alanları yaratarak, inançla nefes alan bir ev olarak tasarlıyoruz.

“İZMİR’İN 50 YILLIK KALKINMA PLANINI ORTAYA ÇIKARMAK İÇİN BU ÇALIŞMALARI BUGÜNDEN HIZLA YÜRÜTÜYORUZ”

İzmir’in 50 yıllık kalkınma planını ortaya koymak için bugünden bu çalışmaları hızla yürütüyoruz. Amacımız doğasına karşı değil, doğasıyla büyüyen bir İzmir inşa etmektir. Böylece çocuklarımıza ve torunlarımıza yıkım ve afetler değil, sağlıklı bir yaşam alanı bırakmış olacağız. Bunun için ödememiz gereken bedel ne olursa olsun, ödememiz gerekiyor ve ödemeye hazırız. Şehrimizi mekansal olarak afetlere hazırlamanın yanı sıra mevzuat anlamında da kapsamlı bir hazırlık içerisindeyiz. Bunların bir kısmını önümüzdeki aylarda Kent Konseyimize getireceğiz, bir kısmını da merkezi yönetimden talep ediyoruz.

“İMAR MİKTARI ÖNÜNDE ANAYASAL ENGEL OLUŞTURULMASINI SAVUNUYORUZ”

Öncelikle imar affının önüne anayasal bir engelin kurulmasını savunuyoruz. Hiçbir hükümet, tüm imar ve ruhsat mevzuatımızı alt üst eden bu düzenleyici kapasiteye sahip olmamalıdır. Dolayısıyla milyonlarca insanımızın hayatını korumak için şehrin imar planını anayasal güvence altına almak zorundayız.

“İZMİR’İN 50 YILDA DÜŞEN SORUNLARINI SADECE BELEDİYEMİZİN BÜTÇESİYLE ÇÖZMEK MÜMKÜN DEĞİL”

Başlangıçta bu toplantıyı sizin için tam bir yıl sonra yapmayı planlamıştık. Binalarımızın taramaları tamamlandıktan, mikrobölgeleme çalışmalarımız tamamlandıktan, toplanma alanlarının alt yapısı yapıldıktan ve İzmir’in yeni vaziyet planı somutlaştıktan sonra sonuçları aktarmak istedik. Ancak yaşadığımız büyük felaket, tüm bu hazırlıkları şimdiden sizlerle paylaşmayı gerekli kılmıştır. Bu nedenle bugün buradayız ve sizleri daha güvenli bir İzmir’i hep birlikte inşa etmeye davet ediyoruz. Bunu tüm İzmirlilere duyurmak istiyorum. Önümüzdeki yıldan itibaren İzmir Büyükşehir Belediyesi bütçesinin yüzde 10’unu sadece depreme dayanıklılık ve kentsel dönüşüm çalışmalarına aktaracağız. Ama bu yeterli değil. Merkezi yönetimden de aynı miktarda yatırım bekliyoruz. Çünkü İzmir’in 50 yılda biriken sorunlarını sadece Belediyemizin bütçesiyle çözmemiz asla mümkün değil.

“ŞEHİRLERİMİZİ BİR GRUP MÜTEAHHİT DEĞİL, HALKIMIZIN HAYATI İÇİN İNŞA ETMEK DEVLETİN ESAS GÖREVİ OLMALIDIR”

Açıkçası, hükümetin benzer bir bütçe unsuru benimsemesini istiyoruz. Hükümet, eski bina stokunun yenilenmesi için güçlü teşvikler ve kaldıraç kaynakları yaratmalı. Hayatımızdan daha değerli ne olabilir? Aksi takdirde 6 Şubat felaketini yeniden yaşamak zorunda kalabiliriz ve bunun bedeli bizim için çok daha ağır olacaktır. Hükümete bir diğer davet de müteahhitlik işini tamamen yeniden yapılandırmak. Uzmanlığı ve eğitimi olmayan kişilere müteahhit unvanı verilmesini derhal engellemeliyiz. Şehirlerimizi bir müteahhitler topluluğu için değil, insanımızın menfaati için inşa etmek hükümetin birincil görevi olmalıdır. Açıkçası hükümetin Çevre Şehircilik Bakanlığı aracılığıyla yerel yönetimlere müdahale eden, bizzat uygulamaya girerek imar planları yapan bir taraf olduğunu doğru bulmuyoruz. Devletin yerel yönetimler adına hareket etmek yerine kural ve kanun koyan, bu güç süreçlerini düzenleyen ve finansal olarak destekleyen misyonlar üstlenmesini bekliyoruz. Ülkemizdeki eski yapı stokunun yenilenmesi için vatandaşlara ve yerel yönetimlere hibe ve özel kredi kaynaklarının sağlanması olmazsa olmazdır. Bu nedenle merkezi hükümetin yama üretmek yerine tamamen yenileyici bir bakış açısıyla şehirlerimize yaklaşması gerekiyor. Ayrıca depremle yaşama ve afetlerden korunma ders haline getirilmeli ve tüm okullarda öğretilmelidir. Deprem gerçeği sadece afet sonrasında değil, hayatımızın her anında hatırlanmalı. İlkokul birinci sınıftan lise sonuna kadar Türkiye’nin depremselliği, depremden korunma yolları, deprem ve afetlerde yapılması gerekenler detaylı bir şekilde öğretilmelidir. Bu toplantıya katılarak bizi dinlediğiniz için çok teşekkür ederiz. Geleceğin İzmir’ini birlikte inşa etmek için çıktığımız bu yolculuğu her zaman başarıyla tamamlayacağımızdan hiç şüphem yok.

oguzlarajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu